SES SAĞLIĞI
Sesimiz, iletişim kurarken kullandığımız en önemli araçlardan biridir. Her insanın sesi parmak izi gibi kendisine özeldir. Görüntüsü ile sesini bağdaştıramadığınız ya da sesinden dolayı çok karizmatik bulduğunuz birileriyle tanışmışsınızdır. Sesimiz, karakterimizi belirleyen, başkalarının bizimle ilgili algısını etkileyen en önemli özelliklerimizdendir. Buna rağmen, sesimizle ilgili bir problem yaşayana kadar hayatımızda ne kadar önemli bir yere sahip olduğunun pek farkına varmayız. Özellikle de profesyonel ses kullanıcısıysanız (sanatçılar, siyasetçiler, öğretmenler, çağrı merkezi çalışanları, avukatlar, din görevlileri); yani mesleğiniz sesinizi yoğun şekilde kullanmanızı gerektiriyorsa, ses bozuklukları açısından risk altındasınız demektir. Ses bozukluğu yaşamaya başladığınızda ise hayat kaliteniz tahmin edebileceğinizden daha fazla düşebilmektedir.

Konuşma sesi üretimi, 3 sistemin bir arada ve eşgüdümlü çalışmasıyla meydana gelen karmaşık bir süreçtir. İlki ve temel olanı solunum (respirasyon) aşamasıdır. Nefes vermeden sesin oluşması imkansızdır. İkinci mekanizma ise ses tellerimizin (vokal foldlar), aralarından geçen havayla temasa girerek titreştiği/salındığı ses üretimi (fonasyon) aşamasıdır. Bu aşamada temel frekans denilen ham ses oluşur. Diğer bir mekanizma ise üretilen bu ham sesin, ses yolu boyunca gırtlak, damak, ağız ve burun boşluklarında şekillenerek kişiye özel tınısının oluştuğu titreşim (rezonans) aşamasıdır. Bu aşamada farklı fonemleri (sesler) üretmek için dil, dudak, damak ve çene hareketlerini kapsayan sesletim (artikülasyon) sistemi de yer almaktadır. Konuşma sesi üretimi aşamalarında birçok organ, kas ve yapı yer almaktadır. Özetle ses; akciğerler, ses telleri ve ses yolu üzerindeki yapıların uyumlu çalışması ile ortaya çıkmaktadır.
Sesin aşırı ya da kötüye kullanımı, nörolojik bozukluklar ve/ya yapısal anomaliler sonucu ses problemleri yaşanabilmektedir. En sık karşılaşılan ses problemleri; nodül, polip, kist, sulkus vokalis, kas gerilim disfonisi gibi ses bozukluklarıdır. Seste kabalaşma, çatallanma, kısılma, erken yorulma, boyun ve boğazda ağrı, takılma hissi, gün içinde sesin tamamen kısılması gibi birçok belirti verebilir. Puberfoni (mutasyonel falsetto) ise ergenlik döneminden sonra meydana gelen, özellikle erkeklerde sık karşılaşılan bir ses rahatsızlığıdır. Organik bir bozukluk değildir; ergenlik döneminde sesin değişimine direnç gösterilmesi ve sesin tiz perdeden kullanılmaya devam edilmesidir. Bu durum özellikle ilk yetişkinliğe adım atmış olan erkekleri oldukça rahatsız edebilmekte, görüntüsü ve yaşıyla uyumsuz bir ses kalitesine neden olmaktadır. Ses terapisiyle doğal sesin kullanımı kazandırılabilmektedir.
Ses bozukluğu çocukluk çağında da görülmektedir. Çocuğunuz bağırarak konuşuyorsa, fazla ses taklitleri yapıyorsa, sık ve uzun süreler ağlıyorsa, sert bir konuşma tarzı varsa ses bozukluğu açısından risk altında olabilir. Çocuklarda en yaygın görülen ses problemi nodüllerdir. Çocuğunuzun sesi sık sık kısılıyorsa, boğazında ağrıdan, takılma hissinden yakınıyorsa ses bozukluğu problemi yaşıyor olabilir.
Ses bozukluğu çocukluk çağında da görülmektedir. Çocuğunuz bağırarak konuşuyorsa, fazla ses taklitleri yapıyorsa, sık ve uzun süreler ağlıyorsa, sert bir konuşma tarzı varsa ses bozukluğu açısından risk altında olabilir. Çocuklarda en yaygın görülen ses problemi nodüllerdir. Çocuğunuzun sesi sık sık kısılıyorsa, boğazında ağrıdan, takılma hissinden yakınıyorsa ses bozukluğu problemi yaşıyor olabilir.